Celaliyan’ın dosyası infaz kurumuna gönderildi!


Celaliyan’ın dosyası infaz kurumuna gönderildi!

29 Haziran 2010 TAHRAN – İran rejimi tarafından idam cezasına çarptırılan Kürt kadın tutsak Zeyneb Celaliyan’ın cezaevinde özel bir bölüme sevk edildiği ve dosyasının infaz kurumuna gönderildiği bildirildi. Celaliyan’ın her an idam edilme tehlikesi altında.

Kirmaşan cezaevinde tutulduktan sonra haftalarca kendisinden haber alınamayan Zeyneb Celaliyan için insan hakları savunucuları alarm verdi. Her ne kadar idamına ilişkin herhangi bir tarih verilmese de gelişmeler Celaliyan’ın her an idam edilebileceği endişesini arttırdı.

Kurdish Perspective girişiminin yayınladığı bir rapora göre Celaliyan hakkındaki idam cezası İstinaf Mahkemesi’nde onaylandıktan sonra dosyası Devrim Mahkemesi infaz kurumuna gönderildi. Celaliyan’ın idam cezasına itirazı reddedilmiş ve cezası onanmıştı. Kurdish Perspective isimli girişime göre Celaliyan’ın dosyası 48 saatte infaza hazır durumda ve bunun için onay mektubu bekleniyor.

CELALİYAN NEREDE

Celaliyan’ın hangi cezaevinde tutulduğu konusunda kesin bir bilgiye ulaşılamadı. Avukatı Xelil Behramiyan, infazın Tahran’daki Evin cezaevinde olabileceğine işaret etti. Şubat ayından bu yana Celaliyan’dan haber alınamıyor.

Makolu Zeyneb Celaliyan 2008 yılı ortalarında Kirmaşan kentinde PJAK üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı. 14 Ocak 2009’de çıkarıldığı Devrim Mahkemesi’nde idam cezasına çarptırıldı. Celaliyan Devrim Mahkemesi’nde avukatı olmadan sadece 7 dakikalık bir duruşma sonucunda idam cezası aldı.

İDAM CEZALI GULPERİPUR’A ÖLÜM TEHDİTLERİ

Öte yandan ağır işkencelerden geçirilen ve bu nedenle açlık grevleri yapan Mahabad cezaevindeki Hebibulla Gulperipur isimli Kürt siyasi tutsak da her an idam tehdidi altında buluyor. PJAK üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan ve idam cezasına çarptırılan Gulperipur’un işkencede iki eli kırılmış, vücudunun birçok yerinde ağır izler kalmıştı. Hebibulla Gulperipur, 9 Mayıs’ta Tahran Cezaevi’nde 5 siyasi tutsağın idamını, kendi hakkında verilen idam cezası ve tutukluluk koşullarını protesto etmek için açlık grevine başlatmıştı. Haftalarca açlık grevinde kalan Gulperipur’un sağlık durumu giderek kötüleşirken, sık sık yetkililerin ölüm tehditleriyle de karşılaştı.

Mahabad Devrim Mahkemesi, Ekim veya Kasım 2009’dan bu yana Mahabad cezaevinde tutuklu bulunan Sine nüfusuna kayıtlı Gulperipur hakkında, ‘muharebe’ (Allaha karşı savaş) ve PJAK üyesi olduğu suçlamasıyla Nisan ayında idam cezası vermişti.

5 TUTSAĞIN MEZARLARI NEREDE?

İran rejimi 9 Mayıs sabahı başkent Tahran’daki Evin cezaevinde Kürt öğretmenler Ferzad Kemanger, Ferhad Wekili, Eli Heyderiyan, Şirin Elem Hulu ve monarşist Tondar örgütü üyesi olduğu iddiasıyla Mehdi Eslamiyan idam edilmişti. İdam edilmeden önce yetkililer kendi yasalarını da çiğneyerek, ne ailesine ne de avukatlarına haber vermemişti. Tutsaklar birkaç dakikalık duruşmalarla savunma hakkı bile tanınmadan, keyfi bir şekilde idam cezasına çarptırılmıştı. Rejim tarafından gizlice defnedilen tutsakların nereye defnedildikleri idam edilişlerinin üzerinde 52 gün geçmesine rağmen halen ailelerine bildirilmedi.

2007 yılından bu yana PKK ve PJAK davasından idam edilen siyasi tutsakların sayısı 7’ye yükseldi. 11 Kasım 2009’da idam edilen İhsan Fetahiyan’ın arından 6 Ocak’ta PJAK davasından tutuklu Fesih Yasemini da asılarak idam edilmişti. Hasan Hikmet Demir ise 2007 yılında idam edilen ilk PJAK militanı olmuştu.

18 KÜRT SİYASİ TUTSAK İDAM TEHDİDİ ALTINDA

İran’da 8’i PJAK davasından 18 Kürt siyasi tutsak daha idam tehdidi altında bulunuyor.

PJAK DAVASINDAN MAHKUM OLANLAR: 1-Hebibulla Letifi (Öğrenci), 2-Rustem Arkiya, 3-Zeyneb Celaliyan, 4-Enwer Rustemi, 5-Seyd Sami Huseyni, 6- Seyd Cemal Muhemedi, 7-Huseyin Xizri, 8-Hebibulla Gulperi Pur.

DİĞER KÜRT SİYASİ TUTSAKLAR: 9-Şerko Maarfi, 10-Mistefa Selimi Eyluyi, 11-Mehemed Emin Aguşi, 12-Reşîd Axkendî, 13-Ehmed Puladxanî , 14-Hesen Talî, 15-Îrec Mihemedi, 16. Mihemed Emin Abdullahi, 17. Qadir Muhammed Zade, 18-Eziz Mihemedzade.

ANF NEWS AGENCY

Luzern de Zilan ve Silvanda yasamini yitiren gerillalar icin anma yapildi


30 Haziran 1996 yilinda Dersimde fedei eylem gerceklestiren PKK Gerillasi zeynep Kinaci Zilan ve Gectigimiz günlerde Silvanda yasamini yitiren Gerillalar icin Luzern Kürt kültür derneginde anma yapildi.Zeynep Kinacinin mücadelesini ve yasamini anlatan konusmalarin yanisira biyografisini anlatan kisa bir sinevizyon gösterildi.
Günün anlamina iliskin yapilan konusmalarda 31 Mayistan sonra gelisen olaylara dikkat cekildi.Zilan ve on binlerce Sehitlerimizin ve halkimizin direnisi ile bu güne gelen mücadelenin bundan sonrada ayni kararlilikla sürdürüleceginin vurgusu yapildi.Yeni gelisen catismali sürec te artan gerilla eylemlilikleri karsisinda zorlanan Türk devletinin yeniden kirli psikkolojik savasa basvurdugunu,Kürt halkinin mesru özgücüne dayanan hareket olmasi gercekliginin bilinclice carpitildigi söylendi.
Daha sonra 21 Haziran günü Diyarbakirin silvan Ilcesine bagli Basnik Karakoluna yönelik olarak gerceklesen eylemde yasamini yitiren HPG Gerillalarindan Amed Dilxwaz kod isimli Bayram Dün icin konusan Siyasetci Cemal Kavak Dün^ün kisa öz gecmisini anlatti.Bayram Dün^ünyurtsever bir aileden geldigini,ailesinde gerillaya katilimlarin olmasindan ve sehitlerden etkilendigini ailesinden sehitlerin,sehit düstügü yerlerde gerilla olma istegini yerine getirmek icin Dersimde ilk gerillaya katilimini anlatti.Ayni aileden ücüncü sehit olan Bayram Dün ve diger mücadele arkadaslari icin önümüzdeki aylarda taziye yapilacagi duyuruldu
Site Editörü

HPG gerillası Amed Dilxwaz için İsviçre’de taziye

ANF / 28 Haziran 2010 LUZERN – Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 21 Haziran’da çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası Bayram Dun (Amed Dilxwaz) için İsviçre’nin Luzern kentinde taziyeler kabul edildi.

Luzern Kürt Kültür Derneği’nde sabah saatlerinden itibaren başlayan taziyeye başta CDK olmak üzere İsviçre’deki birçok Kürt kurum temsilcileri ve İsviçre ile Fransa’da yaşayan yüzlerce kişi hazır bulundu. Taziyede HPG gerillası Amed Dilxwaz ve aynı çatışmada yaşamını yitiren Hamit Ulaş ile Ömer Ataman’ın yaşamından kesitlerin sunulduğu sinevizyon gösteriminin ardından Bayram Dun’un ailesi adına Kürt siyasetçi Cemal Kavak kısa bir konuşma yaptı.

Cemal Kavak konuşmasında AKP politikalarının sonucu son dönemde artan çatışmalara dikkat çekerek Kürtlerin direnmekten başka bir seçeneğinin kalmadığını belirtti. Yaşanan çatışmalardan AKP’nin ve onun kirli siyasetinin sorumlu olduğunu belirten Kavak, şöyle devam etti: “Biz Kürtler Kürdistan’da akan kanın durması için yıllardır elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyduk fakat Türk Devleti ve onun bugünkü temsilcisi AKP tüm bu çabalara karşın askeri ve siyasi operasyonlarla Kürt halkını ve onun meşru önderliğini tasfiye etmekten başka hiç bir politika geliştirmemiştir. Bugün halen Kürdistan’da kan akıyorsa bunun tek sorumlusu AKP ve AKP’nin taşeron politikalarıdır.”

Toprağa düşen her fidanın kendi tohumlarından binlerce fidan filizlediğini belirten Kavak “Bunun en güzel örneği Bayram yoldaştır. 1993 yılında yine Farqin’de (Silvan) abisi Süleyman Dun kontralarca katledildi. Bunun üzerine Bayram saflara katıldı ve Kürt Özgürlük Mücadelesinin bayrağını hep dalgalandırdı. Şimdi Bayram şahadet mertebesine ulaştı ama bu mücadele yeni Bayramlarla, Süleymanlarla Kürt halkı özgürleşene kadar devam edecektir” dedi.

Taziyede son olarak Dersimde 1996 yılında yaşamını yitiren ARGK gerillası Zeynep Kınacı (Zilan)’ın yaşamının anlatıldığı sinevizyon gösterimi ardından sona erdi.

ANF NEWS AGENCY

WARUM SIND WIR HIER ?


WARUM SIND WIR HIER ?

· Unser Land Kurdistan wurde auf vier Staaten (Türkei, Iran, Irak und Syrien) aufgeteilt. Die Kurden sind die grösste staatenlose Gemeinschaft (ca. 40 Millionen) in der Welt.
· Die natürlichsten Menschlichen Rechte auf “Bildung in der Muttersprache und Schutz der Muttersprache“ sind für die Kurden in der Türkei verboten. Sogar kurdisch zu sprechen ist, ein Grund bestraft zu verden.
· Inden letzten 30 Jahren aus Grund der kurdischen Problematik in der Türkei und Krieg im Kurdistan, wurden millionen von Kurden gezwungen Ihre Dörfer zu verlassen.
· Nur in den letzten 2 Jahren wurden ca. 1500 kurdische Politiker verhaftet und die kurdische politische Partei DTP geschlossen.
· Tausende von kurdischen Kinder mussten vor dem Gericht befragt werden und ca. 400 von diesen Kinder sind zur Zeit im türkischen Gefängnissen.
· 1300 Kurden wurden nach ihrer Verhaftung in der Türkei verschwunden und am Schluss ermordert.
· Trotz der PKK` s Entscheidung eines Waffenstillstands, hat die türkische Armee immer wieder militärische Operationen organisiert. Deshalb begann die Konflikte und der Krieg wieder.
· Trotz der Bemühungen des kurdischen Führers Abdullah Öcalans um einen Frieden zu beschafen und die Konflikte zwischen den türkischen Staat und PKK zu beenden, wird er seit 11 Jahren immer noch in einer Einzelhaft auf der Insel Imrali unter Isolation gehalten.
· Etwa 350.000 Kurden in Syrien haben nicht einmal das Recht auf Staatsbürgerschaft. Sie können nicht von Grundlegenden Rechte profitieren. Die Bildung in kurdischer Sprache ist verboten.
· Im Iran Seit 2007 sind 7 Kurden aus politischen Gründen hingerichtet worden. 18 kurdische Poliker werden noch hingerichtet.
· Im Irak nach dem gegen Saddam Regimes und ihre Massaker geführten Krieg im Nord Irak gegründeten Föderation Kurdistan wird von der türkischen Armee und Iran bombardiert. Dies führt zuTödung von Menschen aus der Zivilbevölkerung

Aus einigen oben erwähnte Gründen wurden viele Kurden gezwungen Ihren Land zu verlassen. Nach diesen Flucht:

· Sind viele Kurden auf einem sinkenden Schiff ertrunken.
· Mussten die Kurden als Flüchtlinge im Flüchtlingslager für Monate manchmal für Jahre unter schlechten Bedingungen leben.
· Ihre Diplome wurden nicht anerkannt, hatten keine Chance auf erworbenen Gebiet zu arbeiten.

Ausdiesen Gründen unser Motto als Kurde:

IN UNSEREM LAND UND UBERALL WO WIR LEBEN :

FREIHEIT, GLEICHHEIT, GERECHTIGKEIT UND FRIEDEN !

POURQUOI SOMMES-NOUS ICI ?

· La géographie de notre pays qui est le Kurdistan est divisé par quatre parties, avec une population d’environ quarante millions. Sans état, la population kurde est les plus grande du monde (Iran, Irak, Syrie, Turquie).
· En Turquie, les droits les plus naturels du monde qui sont <> Pour les Kurdes cela est interdit, d’ailleurs parler en kurde cela peux devenir une cause de peine.
· Depuis ces trente dernières années, Après les affrontements violents en raison de problème kurde, trois milles six cent villages kurdes on été nettoyé. C’est pour cela que des millions de kurdes ont du être contraint à émigrer.
· Seulement depuis ces deux dernières années, environ milles six cent politiciens kurdes sont arrêtés, par la suite les parties politiques ont été fermés.
· Des milliers d’enfants ont été jugés et actuellement, quatre cent enfants kurdes sont emprisonner.
· Milles trois cent kurdes ont perdu leur vie sous garde à vue
· Malgré la décision de cesser-le feu du PKK, l’armée turque à toujours organiser des opérations, c’est pour cela que les conflits ont à nouveau recommencé.
· Tous les efforts fournis par le peuple kurde pour que les conflits aient cessé et que la paix soit rainée, malgré toutes ces volontés, Le président Abdullah Ocalan est maintenant isolée depuis onze ans.
· En Syrie, avec une population de trois cent cinquante milles kurdes n’ont même pas le droit à la citoyenneté d’ailleurs ils n’ont aucun avantages sur les droit naturels et l’enseignement de la langue kurde est interdite.
· En Iran depuis deux milles sept jusqu’à aujourd’hui, Sept kurdes ont été exécuté pour des raisons politiques. Et encore dix-huit kurdes politiciens sont en attente d’exécutions.
· En Irak, avec le régime de Saddam qui a fait un massacre puis après la lutte eut la création de Autanome, reliée à la géographie du l’armée turc et iraniennes sont constamment en bombardement et tout cela conduit le peuple civiles à la mort.

Seulement très peu ont été mentionné, qu’une partie des kurdes ont quittée le territoire en raison de pression;

· Quand il s’emploie à venir en Europe illégalement : que ce soit sur des navires ou dans des frontières personnes ont perdu leur vie.
· L’emplacement des refugiée dans les camps vivent pendant des mois à voir des années dans des mauvaise conditions.
· Ils ont considérer non-acquis leurs niveaux d’études ou diplômes dans leurs pays, C’est pour cela qu’ils sont obligé de travailler dans conditions inadmissibles.

C’est pour toutes ces raisons que nous les kurdes disons :

DANS NOTRE PAYS, DANS LE TERRITOIRE OU NOUS VIVONS:

LA LIBERTE, L’EGALITE, JUSTICE ET LA PAIX !

NEDEN BURADAYIZ !

– Ulkemiz Kurdistan cografyasi 4 devlet tarafindan paylasilmis durumdadir.Yaklasik 40 milyonluk nufuyla Kürtler, dunyadaki devletsiz en buyuk topluluk durumundadir. (Iran,Irak,Suriye,Turkiye)
– Turkiye`de en dogal insan hakki olan « Anadilini koruma ve egitimini yapma » Kürtler icin yasaktir ve Kürtce konusmak dahi cezalandirma nedenidir.
– Son 30 yilda Kürt sorunu kaynakli yasanan catismalar sonrasi 3.500 Kürt köyü bosaltilmis, milyonlarca Kürt zorunlu göce maruz kalmistir.
– Sadece son 2 yilda 1.500 civarinda Kürt politikacisi tutuklanmis, siyasi partileri kapatilmistir.
– Binlerce cocuk yargilanmis, halen 400 Kürt cocuk tutuklu bulunmaktadir.
– 1.300 Kürt gozaltinda kaybedilmistir.
– PKK`nin ateskes kararina ragmen Turk ordusu surekli operasyonlar duzenlemis, bu nedenle catismalar yeniden baslamistir.
– Catismalarin durmasi ve barisin saglanmasi icin yuruttugu tum cabalara ragmen Kürt Halk Onderi Abdullah Ocalan 11 yildir tecrit kosullarinda tutulmaktadir.
– Suriye`de yasayan yaklasik 350.000 Kürt vatandaslik hakkina bile sahip degildir. Hicbir dogal haktan faydalanamamaktadir. Kürt dilinde egitim yasaktir.
– Iran`da 2007`den bu yana 7 Kürt politik nedenlerle idam edilmistir. 18 Kürt politikaci daha idam edilmeyi beklemektedir.
– Irak`ta Saddam rejiminin yaptigi katliamlar ve buna karsilik yurutulen mucadele sonrasinda kurulan Federe Kurdistan`a bagli cografyayi Iran ve Turkiye ordulari surekli bombalamaktadir ve sivil halktan insanlarin olumune yol acmaktadir.

Sadece cok az bir kismini belirttigimiz bu baskilardan dolayi ulkesini terketmek zorunda kalan Kürtler :
– Kacak yollardan Avrupaya gelmeye calisirken ; bazen batan gemilerde, bazen sinir hatlarinda yasamini kaybetmistir.
– Yerlestirildikleri multeci kamplarinda aylarca ve bazen yillarca kötü sartlarda yasamislardir.
– Ulkesinde edindigi mesleki beceri ve diplomalari yok sayilmis, en agir islerde calismak zorunda kalmislardir.

Iste tum bunlardan dolayi biz Kürtler diyoruz ki :

ULKEMIZDE VE YASADIGIMIZ HER YERDE
OZGURLUK, ESITLIK, ADALET VE BARIS !

İsviçre referandumunu yaptı: Irkçı yasaya hayır


İsviçre referandumunu yaptı: Irkçı yasaya hayır

İsviçre’de aşırı sağcı parti SVP tarafından parlamento gündemine getirilen ve iltica yasalarını sertleştirmeyi öngören tasarıya karşı İsviçreliler ve ülkede bulunan mülteciler sokaklara döküldü. Başkent Bern’de bir araya gelen binler burada referandumunu yaptı.

İsviçre’nin aşarı sağcı partisi olan SVP tarafından parlamento gündemine getirilen ve iltica politikalarını sertleştirmeyi hedefleyen yasa tasarısına karşı bugün binlerce kişi Waisenhausplatz’da bir araya geldi. 60’ı aşkın sivil toplum örgütü, sendika ve derneğin katıldığı eylemde ‘Irkçı yasalara hayır’ ,’Herkese insanca yaşama hakkı’ yazılı pankartlar ile dövizler taşıdı. İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu’nun da ( FEKAR) destek verdiği eyleme katılan çok sayıda Kürt yasa tasarını protesto etti.

Waisenhausplatz’dan Parlamento binasına kadar yürüyen binlerce kişinin eylemine sokaktaki yurttaşlar da destek verdi. Binler parlamento binası önünde bir miting düzenledi.

Parlamento binası önünde Tertip komitesi ve gruplar adına yapılan konuşmalarda, söz konusu yasa tasarısının insan haklarına aykırı olduğu belirtildi. Yabancı düşmanlığının olağanlaştırılmasına izin verilmeyeceği kaydedilen konuşmalarda, herkese çalışma hakkı, iltica taleplilerine güvence, kağıtsızların durumu yasallaştırılması istendi. İnsanlığın yasadışı sayılamayacağı belirtilen konuşmalarda temel haklar olmadan demokrasinin olmayacağı ifade edildi.

Yapılan konuşmaların ardından yılbaşında referanduma taşınması planlanan yasa tasarı için burada referandum yapıldı. ‘Bu yasanın geçmesini istiyor musunuz’ sorusunu burada bulunan binlerce kişi elini havaya kaldırarak ‘Hayır!’ dedi. Buradaki mitingin ardından binlerce kişi Parlamento binasının yanında bulunan parkı işgal etti ve burada çadırlar kurdu. Eylemcilerin işgal eylemi sürüyor.

ANF

Google yasağında şaşırtan gerekçe


Türkiye, haziran ayının başından beri Google’a erişim ile ilegili birçok sıkıntı yaşıyor. Bunlardan pek çoğu aşıldığı halde Google Aps ile ilgili erişim engelleme sorunu bir türlü halledilemiyor.

Google Aps pek çok firmanın, Kobi’nin ve kişisel kullanıcının web siteleri, dosya paylaşımları, emailleri için kullandığı bir uygulama olduğundan mağduriyet had safhada.

BTK geçtiğimiz hafta bu yönde gelen şikayetler üzerine bir inceleme başlatmış ve ilginç bir sonuca ulaşmıştı. Google Aps’e erişim engelleyen IP kısıtlaması kendilerinden bağımsız bir şekilde allınan bir mahkeme kararına dayanıyordu. Bu durumu geçen hafta haber olarak sizlere duyurmuştuk.

İlgili mahkeme kararını araştırdığımızda daha da ilginç bir durumla karşılaştık. Söz konusu IP engellemeyi yürürlüğe koyan mahkeme kararı, Digitürk’ün başvurusu üzerine alınmıştı.

Lig TV yayınlarının kanunsuz şekilde internet üzerinden yayınlanmasını engellemek için haklı olarak harekete geçen Digitürk ve Lig TV, bu yayını yapan internet sitelerini tespit etmiş ve mahkemeye başvurmuş. Lakin kendisi de bir teknoloji firması olan Digitürk bana göre ciddi bir ihmal hatta hata yapmış ve mahkemeden mağduriyetlerini gidermek, telif haklarını korumak için “içerik bazlı engelleme” değil “IP engelleme” talebinde bulunmuş. Dolayısıyla da mahkemede alınan kararda yer alan 74.125.43.121 no’lu IP, aslında engellenmek istenen bir internet sitesine değil, o sitenin uygulamasını kullandığı Google Aps’e ait olduğundan şu an pek çok kullanıcıyı sıkıntıya düşüren durum oluşmuş.

Başbakan çökerse


Hadi ÖZIŞIKhadi.ozisik@internethaber.

Başbakan çökerse!
ÇarşambaBaşbakan çöktü…

Hem ruhen…

Hem bedenen…

Görüntüler öyle diyor!

Başbakan alenen de çöktü Gediktepe’de.

Çökmeyecekti belki de…

“Çök” dediler, çöktü!

Niye?

Ayakta durmak “tehlikeli!”

Nerede?

Hakkari, Şemdinli’de!

Ne zaman?

Gün ortasında!

Vay be!

Bu kadar mı?

***

“Üç beş çapulcuydu” hani bunlar.

Devlet güpegündüz tehlike seziyor…

Ve hep birlikte çöküyor!

Yazıklar olsun!

***

Hacer Alkan o fotoğrafı çok güzel özetledi.

Başbakan’a da Genelkurmay Başkanı’na da yakışmadı.

Keşke çökmeselerdi.

Ayakta sınırı gösterselerdi.

Tehlike varsa…

Varsın olsun!

Bir günde.

12 can düşmüş toprağa.

***

Ayakta durmak “tehlikeli” öyle mi?

Peki…

Devlet bu korkuyu yaşarsa.

Sınırda bekleyen o çocuklar ne yapar?

Soruyorum!

Ne yapar?

Ben söyleyeyim…

Onlar yaralanmıştır…

Gazi olmuşlardır…

Tekrar çıkar oraya…

Taş olur ama çökmez…

Dikili taş hem de!

ÇarşambaBaşbakan çöktü…

Hem ruhen…

Hem bedenen…

Görüntüler öyle diyor!

Başbakan alenen de çöktü Gediktepe’de.

Çökmeyecekti belki de…

“Çök” dediler, çöktü!

Niye?

Ayakta durmak “tehlikeli!”

Nerede?

Hakkari, Şemdinli’de!

Ne zaman?

Gün ortasında!

Vay be!

Bu kadar mı?

***

“Üç beş çapulcuydu” hani bunlar.

Devlet güpegündüz tehlike seziyor…

Ve hep birlikte çöküyor!

Yazıklar olsun!

***

Hacer Alkan o fotoğrafı çok güzel özetledi.

Başbakan’a da Genelkurmay Başkanı’na da yakışmadı.

Keşke çökmeselerdi.

Ayakta sınırı gösterselerdi.

Tehlike varsa…

Varsın olsun!

Bir günde.

12 can düşmüş toprağa.

***

Ayakta durmak “tehlikeli” öyle mi?

Peki…

Devlet bu korkuyu yaşarsa.

Sınırda bekleyen o çocuklar ne yapar?

Soruyorum!

Ne yapar?

Ben söyleyeyim…

Onlar yaralanmıştır…

Gazi olmuşlardır…

Tekrar çıkar oraya…

Taş olur ama çökmez…

Dikili taş hem de!

Başbakanı çökmüş ülke!


Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Hakkari dağlarındaki pozu Türkiye siyasetinin de fotoğrafı niteliğinde… Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile birlikte Gediktepe’deki siperin içinde dizlerinin üzerine çökmüş, ileriye doğru hüzünle bakan Erdoğan, bu ülkede yaşayan herkesin aklındaki soruyu bakışlarıyla dile getirir gibiydi:

Başbakanı çökmüş ülke!
Nazım Alpman
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Hakkari dağlarındaki pozu Türkiye siyasetinin de fotoğrafı niteliğinde… Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile birlikte Gediktepe’deki siperin içinde dizlerinin üzerine çökmüş, ileriye doğru hüzünle bakan Erdoğan, bu ülkede yaşayan herkesin aklındaki soruyu bakışlarıyla dile getirir gibiydi:
-Nereye gidiyoruz?
Anadolu Ajansı’ndan Kayhan Özer’in fotoğrafı tarihe atılan imza özelliğine sahip… Başbakanı çökmüş bir ülkeyi bu fotoğraftan daha güzel hiçbir şey özetleyemezdi.

ÖLÜMÜN ARİTMETİĞİ
Hakkâri dağlarında hayatlarını kaybeden gencecik insanlar üzerinden siyaset yapmak en hafif tanımla ayıptır!
Ama Türkiye’de bu büyük bir pervasızlıkla yapılabiliyor. Ölüm acısı onlara vız geliyor.
Seslerini daha güçlü çıkartmak için böylesi felaket anlarını adeta dört gözle bekliyorlar. Şehitlerimiz, diye gürleyip ölenlerin yüzüne bakmadan çekip gidecekler.
Ama hayat öyle değil işte…
Hakkâri Dağlarında hayatını kaybeden Uzman Çavuş Ömer Kara’nın annesi Elmas Kara, oğlunun bayraklı tabutuna sarılıp arka arkaya üç soru soruyor:
-Oğlum sen neden öldün?
-Sen neyin bedelisin?
-Bunu bana söyleyin komutanım!
Ömer ve onunla birlikte dağlarda kalan hayatların sahibi olan 10 silah arkadaşı neyin bedelini ödüyorlar?
Türkiye zembereği boşalmış saat gibi bir görünüm arzediyor. Bir tarafta daha “çok öldürelim, daha çok ölelim” diyenlerin naraları var, diğer tarafta ise biz de öldüreceğiz ve öleceğiz diyenlerin gururlu(!) demeçleri…
Erbil’de AFP’ye demeç veren PKK sözcüsü Ahmet Denis “eğer operasyonlar durmazsa” diyor:
-Savaşı tüm Türkiye’ye yayarız!
Birde ölen PKK militanı sayısı konusunda Türk Genelkurmayı ile ceset tokuşturması yapıyor:
-TSK’nın 130 PKK savaşçısını öldürdüğü doğru… Ama söylendiği gibi bunlar Mart ayından itibaren değil 2009 Nisanından bu yana verdiğimiz kayıplardır.
Yani üç ayda değil, on üç ayda 130 kayıp verdik, diyor.
Sonuç değişiyor mu?
130 Kürt genci artık toprağın altında değil mi?
PKK İLE GÖRÜŞMEK
PKK’yi yok sayarak, olayı asayiş sorununa indirgemek gelinen noktalardan koca bir duvar oluştu. Nazlı Ilıcak bu sabah Haber Türk televizyonunda aynen şöyle dedi:
-PKK ile de görüşülebilir, hatta görüşülmelidir!
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş 41 yıllık meslek kıdemi dikkate alarak söylediklerini iyi okumak gerekiyor. Taraf’tan Neşe Düzel’e diyor ki:
-PKK Kürt Sorununun ikinci ayağıdır. Çözüm için PKK silah bırakmasıyla mümkün olur. Bunun için Abdullah Öcalan ve Kandil dahil herkesle görüşülebilir!
Hiç kimse Cevat Öneş’in “Türkiye düşmanı” olduğunu söyleyemez her halde…
Aklıselim için çaba harcıyor diye yorumlanabilir…
Siyasette yeni bir çıkış yoluna ihtiyaç var.
Buna en çok Erdoğan’ın ihtiyacı olabilir. Çünkü siperdeki fotoğrafın verdiği mesaj hiç de iç açıcı değil:
-Başbakanı çökmüş ülke!
internet haber

Yenilmis ordünün diz cöken genel kurmayi


Hacer Alkan
hacer@internethaber.com

21 Haziran 2010 Pazartesi 10:58
Bütün gazetelerin manşetinde bu kare var…
Yer; Gediktepe

Karede iki isim var;
Biri Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan…
Diğeri Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ…
Bu iki ismin orada olması verilmek istenen bir mesaj için…
O hain saldırıyı yapanlara;
-“İşte geldik burdayız…”
-“Ve sizi yok edene kadar burda olacağız” demek için…

Başbakan Erdoğan da bunu diyor özetle;
“Moralimizi bozamayacaksınız…
Kendi kanınızda boğulacaksınız.
Kazanamayacaksınız”

Şimdi Erdoğan’ın tüm gazetelere manşet olan yukardaki mesajını bir daha okuyun!
Sonra yine tüm gazetelerin manşetine giren aşağıdaki fotoğrafa bakın!
Erdoğan’ın sözlerindeki;
O dik duruşu…
O “bozulmamış morali”…
O “yıkılmadık ayaktayız” mesajını görebiliyor musunuz?

Fotoğrafların dili vardır…
Ve bazen sözden çok daha etkilidir verdiği mesaj…
Bu fotoğrafa baktığımızda gördüklerimiz;
Çökmüş bir başbakan…
Yılmış bir genelkurmay başkanı…
Siperde ayağa kalkamayan bir lider ve askeri komutan…
Gediktepe’ye gidilip de verilmek istenen tüm mesajı yerle bir ediyor bu fotoğraf…
Bu fotoğrafı yayına koyan ajansta…
Bu kareyi denetlemeyen basın danışmanlarını da…
Bunu yayınlayan gazeteler de… (Star, Hürriyet, Habertürk, Türkiye, Bugün, Akşam, Sabah…)
Ağızdan çıkan mesajı, elbirliği ile yere seriyorlar…
Ve çok yazık ediyorlar!…

ÜC KAGIDINI YESINLER


Murat Kaya

Türk devletine kuskulu yaklasan biri olarak onu samimi bulmayanlardanim.
Türk devletini ben her zaman ortagini defalarca kaziklamaya calisan üc kagitci tüccara benzetirim.
Bir tüccar düsünelim.
Dedenizle ortaklik yapmis onu kaziklamis.
Aynisini dayiniza,emminize,babaniza da yapmis.Sülalenizin son elemani olarak sizede ortaklik teklif etse siz inanirmisiniz.Böyle bir üc kagitciya güvenirmisiniz.Inanmaz vede güvenmezsiniz.
Ben de bu üc kagitci dolandirici,kazikci tüccara benzeyen Türk devletine bu sebeple güvenmiyorum,hep kuskuyla bakiyorum ona.

Malazgirt de,Caldiranda,Canakkalede ve irili ufakli baska cografyada atalarimin kaniyla güc ve iktidar sahibi olan bu irk devletinin son versiyonu Türk-Islam sentesinin neo temsilcisi AKP Atalarindan devraldigi üc kagitci mirasin sürdürücüsüdür.

12 Eylülün aydin ilerici,kürt yurtseverlerini silindir gibi gectigi sirada Kenan evrenin yesil kusak projesinin tosuncuklari olan bu günkü iktidar kadrolari o vakitlerde bosalan üniversite siralarinda bu gün icin hazirlaniyorlardi.Bunu bildigi halde halen de bu iktidari cumhuriyet tarihinin en demokratik iktidari olarak bize yutturmaya calisanlar var ne yazik ki.

Türk irk cumhur baskani abdullah gül bir yurt disi seyehati öncesi”Iyi seyler olacak”dedigin de bazi saf kürtler kagit kaleme sarilip PKK ye ates kes cagrisi yaptilar.Ciki cikmis on emekli askerin tutuklanmasini demokrasi zaferi olarak gördüler.Sag partilerin dinazoru demirelin,cuntaci kenan evrenin,özel harp ci hayri kozakci oglunun,necnet menzirin,cillerin,agarin,ünal erkanin ve daha nice katilligi ispatlanmislarin kilina bile nokunulmadigini göremediler.

Sonucta asil niyetleri aciga cikti. AKP nin ve yandaslarinin maskesi düstü.
Yanlis hesap habur dan döndü,ückagitcilarin asil yüzü diyarbakirda göründü.
Kandilden ve Maxmurdan kim olduklari,niye geldikleri belli olan insanlari önce serbest birakip iyi adam rolü takinacaksin,baktin olmadi bu kez serbest biraktiklarini hapse atacaksin,üc kagidini yesinler senin.Baris elcisi Kürtleri zindana attigin gün,Kürtlerin özgür iradesiyle sectigi ak sacli bilge siyasetci sayin Ahmet Türke saldiran psikopati sterbest biraktin

Sayin Selahattin Demirtasin deyimiyle Erdogan firildaklik yapiyor.
Kürt sorunu benim sorunumdur dedigi günden buk yana Kürt cocuk avina hiz verdi.Filistinli cocuklarin haklarini savunurken Kürt cocuklarini katledenlere Götz yumdu.Su siralarda ücbin tanesi zindanda toplam dört bin cocuk yargilaniyor.Ugurlar,Enesler,Ceylanlar vuruluyor am Erdogan gazze rüzgarini arkasina almak icin Filistini istismar etmeye devam ediyor.

Siyaseti Günü kurtarma isi olarak görenler Erdoganin firildak siyasetine cabuk kanabilir.TRT6,ciki cikmis emekli askerleri tutuklanmasi,sadece kendi isine yarayacak,her tarafi cürümüs rejimin restarasyonuna hizmet eden dandik yasalari cikarmayi demokrasi zaferi olarak görmek günü kurtarma siyasetidir.
Politika viriler üzerine yapilir.Bir yila yakindir toplum verilerden cok söylemlerle ikna edilmeye calisildi.Dolma bahcede yazarlara,sanatcilara yemekli davetler yapmakla devasal kürt sorunu cözülmez.

Cözülmedigi ortadadir.Kürt siyasetcisine yumruk atani sterbest birak,baris elcilerini tutukla.Ayni gün bir yildir hazirlanmayan “KCK Iddanemesini”Kabul et Kürt siyasetcilerine,belediye baskanlarine rehine muamelesi yap.Bu bir haydutluktur.

Gazeteciler: ‘Açılım’ın son perdesi de kapandı


PKK Lideri Abdllah Öcalan’ın çağrısıyla Kandil ve Mahmur’dan gelen, ‘Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’ üyelerinden 10 kişinin tutuklanmasını değerlendiren gazeteciler, tutuklamaları, ‘AKP’nin ‘açılım’ adı altında başlattığı sürecin sonu’ olarak değerlendirdi.

Gazeteciler: ‘Açılım’ın son perdesi de kapandı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Kandil ve Mahmur’dan gelen, ‘Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’ üyelerinden 10 kişinin tutuklanmasını değerlendiren gazeteciler, tutuklamaları, ‘AKP’nin ‘açılım’ adı altında başlattığı sürecin sonu’ olarak değerlendirdi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 19 Ekim’de Habur Sınır Kapısı’nda giriş yapan ‘Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’ üyeleri hakkında Diyarbakır 4. ve 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşmasında 10 kişinin tutuklanmasına gazetecilerden de tepki geldi. Tutuklamaları ‘açılım sürecinde hızla başlayan kapanmanın göstergesi’ olarak yorumlayan gazeteciler, gelinen aşamayı farklı yorumlasa da Kürt sorununun geri dönülmez bir noktaya sürüklediği ve Kürtlerin devlete olan son güvenini kırdığı konusunda hemfikir.

Nazım Alpman: Kürtlerin devlete güveni tamamen bitti

Türkiye devletinin Kürtlere yönelik ikiyüzlü politikalarının eskiden beri süregelen bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Alpman1991 Süleyman Demirel’in ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ demesi, Tansu Çiller’in ‘seneye Newroz’u bayram yapacağız’ sözleri, Mesut Yılmaz’ın ‘AB’nın yolu Diyarbakır’dan geçer’ ifadesinin arkasında yaşananların bunun en önemli örneği olduğunu belirterek, Başbakan Erdoğan’ında bu politikanın devamında ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ dedikten sonra imhaya yöneldiğini söyledi. Türkiye için kararı ‘talihsizlik’ olarak değerlendiren Alpman; ‘Bu tutuklamalar bağımsız yargı söylemi ile açıklanamaz. Silopi’de mahkeme kurup anlaşarak o insanları niye geldiğini bile bile serbest bırakanlar. Gelinen aşamada da bunun tersini yaptı. Kürtler açısından bu durum çok moral bozucu. Önce çağır getir sonra tutukla. Ben Kürt olsaydım bu devlete son güven kırıntım kalmışsa oda yok olurdu. Kürtlerin sineye çekebileceği bir durum değil’ dedi.

Ertuğrul Mavioğlu: Siyasallaşan yargı kendi sürecini çiğnedi

Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ise ‘açılım’ süreci diye adlandırılan sürecin Habur’dan girişlerin ardından kapanışa doğru yol aldığını söyledi. Uzlaşma çerçevesinde başlangıçta soruşturmaya tabi tutulmayan ve niye geldikleri niçin geldikleri belli olan insanlara farklı gerekçelerle dava açılmasını bunun göstergesi olduğunu belirten Mavioğlu, ‘İşin gerçeği onlar zaten bu ülke topraklarına Kandil ya da Mahmur’dan neden geldiği çok iyi biliniyordu. Bur çerçevede açılan soruşturmalar ve tutuklamaların süreci tıkayacağı bilinen bir durum. Burada hukukun nasıl siyasallaştığını da görmek mümkün. İnsanlar zaten örgüt üyesi olarak geldi. Savcılar herhangi bir soruşturma açmayarak, yargıyı çiğnedi. Şimdi ikinci kez yargı çiğneniyor’ diye konuştu.

Erdoğan Aydın: Referandum ve seçimde Türk-İslam sentezli milliyetçilik rol oynayacak

Araştırmacı-Yazar Erdoğan Aydın’da, son aylarda iyice belirginleşen ‘açılım’ siyasetinin sona erdiğinin ortaya koyan en önemli gelişme olarak yorumladı. ‘Son aylarda yaşanan gelişmeler olmasa, bu durum bir yol kazası ya da yargı kararı olarak değerlendirebilirdik. Ancak taşları yan yana koyduğumuzda açılımdan bir bütün vazgeçildiğini görebiliyoruz’ diyen Aydın, AKP’nin Kürt sorunu çözme cesaretine ve inancına sahip olmadığını söyledi. Aydın, ‘Önümüzdeki dönemde referandum ve seçim sürecinin Türk-İslam sentezli milliyetçilikle götürülecek, bu açıklıkla görülüyor. Dağdan gelenlerin yanında Mahmur’dan gelenlerinde tutuklanmış olması ise ayrı bir durum. Bırakın eli silahlı insanları mağdur koşullarda yaşamış insanlara dahi açılım yapamayacak kadar tıkanmış bir siyaset. Ne yazık ki AKP hükümeti Filistin meselesinde gösterdiği cesareti kendi Kürt meselesinde gösterme cesaretine sahip değil. Hükümet aslında Kürt meselesini kendi meselesi olarak görmüyor. Amerika’nın kucağına attığı bir sorunda oyalama taktiği uyguluyor’ şeklinde konuştu.

Mete Çubukçu: Bir taraf yavaş diğer taraf aceleci davrandı

‘Kandil ve Mahmur’dan yaşanan dönüşleri ‘açılım’da bir milat olarak değerlendirildiğinde, tam olarak olmasa da bu tutuklamalarda ‘açılım’ın kapanması için bir milat’ değerlendirmesine bulunan Gazeteci Mete Çubukçu da ne niyetle geldikleri belli olan grupların bu niyetleriyle kabul edildiğini ancak zaman içinde beklentilerin karşılanmadığını söyledi. ‘Açılım’da gelinen aşamada iki tarafından sorumluluğu olduğunu belirten Çubukçu; ‘Tutuklamalar açılım sürecinin acil olarak yeniden ele alınıp tartışılması gerektiğini ortaya koyuyor. Görünen o ki yola çıkarkenki beklentilerin çoğu hayata geçmedi. KCK operasyonları, DTP’nin kapatılması, anayasa süreci, ancak burada PKK’nin de aceleci davrandığını düşünüyorum. Tokat’la başlayan saldırıların gerçekleşmiş olması da bu sürecin kapanışa götüren yollara taş döşedi. Aslında çözüm zamana yayılabilirdi, çözüm beklentisi hayal kırıklığı yarattı. AKP yavaş hareket etti PKK ise çok aceleci davrandı. Bu noktada yeniden başa dönülmesi gerekiyor. PKK’nin eski pozisyonuna dönmesi sürecin belki yeniden başlamasının önüne açar’ diye konutu.

Celal Başlangıc: Bu yaz kaosla geçecek

Açılımdan sonra gösterilen performans barış sürecini ya da hükümetin açılım iddialarını güçlendirici değil baltalayıcı olduğunu belirten Gazeteci Celal Başlangıç ise bu yazın ‘kaos’ ortamı içinde geçeceğini söyledi. Tutuklamaların açılıma ilişkin öngörüleri haklı çıkardığını belirten Başlangıç şunları belirtti: ‘Gerek yerel yöneticilerin ve partililerinin tutuklanması gerekse diğer baskılar sürece yönelik kimi olumlu ihtimalleri de ortadan kaldırılmasını getirmiştir. Nihayetinde biliyoruz ki bu tutuklanan barış grubundaki arkadaşlar kendi ayakları ile geldi. O zaman bunlar aslında söylenmişti. O noktadan sonra açılımın iyi yönetilmemesi halinde yolun tıkanacağı dile getirilmişti birçok çevre tarafından. Tutuklama kararları da bu öngörüleri haklı çıkardı. Yine de ben süreci bitmiş olarak görmüyorum. Her geçen gün kötüleşen bir süreç yaşadık ve şu anda ciddi bir kaos içinde olduğumuz da bir gerçek ama bu da bir süreç ve her an yeniden başlatılabilir. Ancak şunu söylemeliyim ki referandum öncesinde ben hükümetten yeni bir adım beklemiyorum. Bence bu yaz en azından referandum sonuçlanana kadar içinde bulunduğumuz kaos ile devam edecek. Ancak benim PKK’den beklentim, bu yaz için farklı taktik bir adımın devreye sokulmasıydı ancak olmadı. Tüm bunların devamında artık hükümet sözünü ettiği açılımın altını doldurmalı, bir yöntem belirlemeli ve kararlıca bu yöntemi hayata geçirmeli. Özellikle muhatap meselesine bir açıklık getirmeli. Sonuçta hem açılım deyip, hem kimi muhatap gördüğün üzere hiç bir netlikte sağlamadan devamında da operasyonlar ve tutuklamalarla yapılmaya çalışılan şey ancak kaosu güçlendiren hem Isa’ya hem Musa’ya yaranma politikasıdır ki bu da mümkün değil.’

Roni Marguiles: Barış elçilerini tutuklamak barışın altına bomba koymaktır

Hükümetin kendi attığı adımı tamamen baltaladığı görüşünü savunan Gazeteci Roni Marguiles’te tutuklamaları barış sürecinin altında patlatılan bomba olarak niteledi. Marguiles şunları dile getirdi: ‘Anlaşarak ve barış elçisi olarak gelmiş olan insanları mahkemeye çıkarmak barış sürecinin altında bomba patlatmak demektir. Mahmurdaki insanların getirilmesi için söylenen sözler sonrasında beklenen şey gelişler için uygun ortamın yaratılmasıydı ki ‘geçmiş olsun’. Artık bundan sonra böyle bir beklenti için hiç bir sebep yok. Sonuçta devletin PKK’yi tasfiye edelim Kürtlere haklarını verelim stratejisi uygulanıyor belli ki ama bunun başarı şansının ‘0’ olduğunu görüyoruz. Bundan sonra da bu politikanın başarı şansı değişmeyecektir. Gerek bu karardan gerekse iki haftalık süreçten önümüzdeki yazın çok kanlı geçeceği sonucunu çıkarıyorum. Sonrasında da seçimler var. Seçimlerden önce hükümetin adım atması çok çok. O nedenle seçim sonrasına kadar bu kanlı süreç devam eder. Sonuçta verilen bu tutuklama kararları ile devletin, hükümetin başlattığını söylediği açılım öncesine dönüş başladı hatta döndük diyebiliriz. Bu noktada devlet ve hükümet durup düşünmek zorun da. Bu yaz akacak kanların sorumluluğunu üstlenmek istiyor mu istemiyor mu düşünmek zorunda. Şu anda görünen o ki ne yazık ki devlet-hükümet durmak ve düşünmek istemiyor. Daha önce de dediğim gibi, devlet eninde sonunda PKK’yi tasfiye etmenin gerçekçi bir tutum olmadığını görecek, bu arada savaş daha da kızışacak ve olan da çok sayıda gence olacak.’

İSTANBUL-DİHA